yüz

yüz
say. 100, 100个: Bahçemizde yüz yaşında bir çınar ağacı var. 在我们的花园里有一棵百年法国梧桐树。
◇ \yüz kez (或 kere) 多次, 许多次, 很多次 \yüzler 很多, 无数, 多得很, 许许多多
II
is.
1. 脸, 面, 面孔, 面颊: \yüz çizgileri 面庞 Her sabah yüzünü yıkar. 他每天早晨洗脸。Tüy (或 yüz) güzelliği hamamdan eve, huy (或 ad, öz) güzelliği Urum’dan Şam’a. 成́ 美貌易逝, 美名长留; 美貌乡邻知, 美名传天下。
2. 上面, 表面, 外面; 面, 一面: \yüze soğurma 〈理、化〉吸附(作用) \yüz şekilleri 地́ 地形, 地势, 地貌 dağın bu \yüzü 山的这一面 deniz \yüzü 海面 dış \yüz 外面 dünya \yüzünde 在地球上 ön \yüz 前面, 正面 suyun \yüzünde 在水面上, 在水上 yer \yüzü 地面 Balıklar ara sıra suyun yüzüne çıkıyorlar. 鱼儿有时游向水面。
3. 正面, 前面: binanın \yüzü 大厦的正面 kumaşın \yüzü 布的正面 Bu yapının yüzü güneye bakıyor. 这座大楼的正面朝南。
4. 枕套, 靠垫套, 被套, (沙发等的)罩: Yatak yüzleri yıkandı. 床罩洗过了。
5. (刀)口, (刀)刃: bıçağın keskin \yüzü 锋利的刀刃
6. (某种事物的)一个方面: Biliyorsun ki, bu yeni hayatın iki yüzü var. 你要知道这种新生活有两面性。
7. 人: Orada başka yüzler göreceksin, başka sesler duyacaksın. 你在那儿将会见到另外一些人, 听到别的声音。
8. 转́ 羞耻, 羞愧, 惭愧: Adamda yüz yok ki! 真不要脸!真不知羞耻!
9. 好感, 好意: 爱戴, 爱慕, 倾心; 青睐, 垂青, 宠爱
◇ \yüz almak 变得娇气十足, 变得娇生惯养的; 变得淘气 \yüz asıklığı 愁眉不展, 双眉紧锁 -den \yüz bulmak 受到善待, 得到厚爱, 受青睐, 被疼爱: Ablasından yüz buluyor. 他很受姐姐的疼爱。\yüz bulunca astar istemek 成́ 得寸进尺, 得陇望蜀: Bu zaten hep böyledir; yüz bulunca astarını da ister. 实际上就是这么回事, 他得寸进尺, 得陇望蜀。-den \yüz çevirmek 拒绝, 放弃; 不接受; 不承认; 断绝往来, 绝交: Sıkıntılı günlerinde insana yüz çevirenler gerçek dost değillerdir. 在困难的日子里背人而去的人不是真正的朋友。-den \yüz düşmek 失去好感, 不受爱戴 \yüz etmek 1) 递交, 转交, 转让; 托付: Ahmet’i yüz ettim; Mehmet’le hesaplaşsın. 我托付给艾哈迈德了, 让他去和穆罕默德结算吧! 2) 使配合, 使适合 \yüz geri dönüş 大转弯; 向后转 -den \yüz görmek 受到娇惯, 得到溺爱: Çocuk babasından yüz görmedi. 父亲不娇惯孩子。\yüz göstermek 1) 娇惯, 溺爱 2) 显露出来, 显示出来, (某种感情、品质等)表露出来; 出现, 产生 \yüz göz 满脸, 全脸: Yüz göz kan içinde. 他满脸是血。\yüz göze övmek 当面夸奖, 当面称赞 \yüz kalıbı 面像, 头部雕塑像; (从死者脸上抠成的)石膏面模 \yüz kızartısı (由于害羞、激动)脸红 \yüz kızartıcı 可耻的, 使丢脸的, 不光彩的: \yüz kızartıcı suç 可耻的罪行 \yüz kızartmak 使脸红, 使感到羞愧, 使丢脸 \yüz kızdırmak 使生气, 惹怒, 使忿怒 \yüz surat davul derisi 无耻的, 不知害臊的, 不要脸的; 昧良心的 \yüz surat hak getire 无耻的, 不知害臊的, 不要脸的; 昧良心的 \yüz surat mahkeme duvarı 无耻的, 不知害臊的, 不要脸的; 昧良心的 \yüz sürmek 毕恭毕敬; 九十度鞠躬, 跪拜, 叩拜 \yüz sürülecek ayak 德高望重的人 \yüz takınmak 装出, 故意做出(某种样子): Osman Nuri bey umutsuzluğa düşerek sessiz sessiz ağlamaya başlayınca Seniya hanım onu teselli için hemen güler bir yüz takınmış. 奥斯曼•努里先生垂头丧气, 无声地哭起来, 赛尼娅女士为了安慰他, 立刻装出了一副笑脸。\yüz tutmak 快要, 即将, 马上, 很快: Akşam üstü rüzgâr çıkmış hava serinlemeye yüz tutmuştu. 傍晚时分, 起风了, 天很快就要变凉快了。Hasta iyiliğe yüz tuttu. 病人很快就要痊愈了。Yatışmaya yüz tutan kederi yeniden depreşivermişti. 他那趋于平静的痛苦猛又涌上心头。\yüz varmak 抚爱, 爱抚, 亲热; 善待, 表示好意; 宠爱, 娇惯 \yüz verince (或 verirsen) astar istemek 得寸进尺, 得陇望蜀: Yüz verince (或 verirsen, bulunca) astarını da ister. 他得寸进尺, 得陇望蜀。\yüz vermek 1) 给面子: Yardım beklediği yüz vermeyince kıç üstü oturdu. 他求到的人都不给面子, 他一筹莫展。 2) 抚爱, 爱抚, 亲热, 表示好意, 热情接待; 宠爱, 溺爱, 娇纵; 垂青: Bütün hayatları boyunca ucuz, kolay başarılara yüz vermemişlerdir. 他们一生中从不看重廉价的、轻易取得的成就。Bu çocuklara çok yüz vermişler; sıra saygı bilmiyorlar. 他们太娇纵这些孩子了, 这帮孩子一点儿规矩都没有。\yüz vurmak 请, 请求, 恳求 \yüz yazısı (在农村里)贴在新娘脸上的饰物 \yüz \yüzden 面对面 \yüz \yüze 1) 面对面; 紧挨着 2) 两人单独地; 单独地, 没有旁人 \yüz \yüze bakmak 必须维护双边关系, 保持关系: Akrabalarınla yüz yüze bakacaksın; kırıcı bir söz söylemekten kaçınmalısın. 你要多和亲戚们走动走动, 不合适的话不要说。\yüz \yüze gelmek 1) 迎面碰见, 相遇, 不期而遇 2) 见面, 来到一起, 聚会, 会合, 聚到一起: Bir daha yüz yüze gelememek için ayrılmışlardı. 他们分手了, 再也不想见面了。\yüze çıkmak 1) 浮起(到水面), 浮出, 漂起来 2) 变坏; 腐败, 腐化, 堕落, 败坏 3) 显露出来, 显示出来, 表现出来 \yüze duramamak 不欺负, 不得罪; 不使受委屈, 不使难受 \yüze gülmek 1) 谄媚, 阿谀奉承, 讨好, 迎合: Bende yüze gülme marifeti yoktur, yüreğim açıktır. 我不会阿谀奉承那一套, 我是一个胸怀坦荡的人。 2) 显得很可爱, 很讨人喜欢, 惹人爱 \yüze gülücü 伪君子, 两面派, 善者, 两面三刀的人 \yüze tükürmek 1) 鄙视; 岐视 2) 转́ 羞辱, 侮辱 \yüze vurmak 当面责备, 指责; 责难, 非难; 数落 \yüzü açılmak 显得很美, 显得十分动人 \yüzü ak 清白的, 正派的, 纯洁的; 高尚的 \yüzü alabora olmak 面有难色 \yüzü allak bullak olmak 面有难色 \yüzü asık 吊着脸的, 绷着脸的, 生闷气的; 愁眉苦脸的 \yüzü asılmak 噘嘴, 绷着脸, 生闷气, 沉下脸来 \yüzü astar bellisiz bir adam 无名人, 不知名的人 \yüzü bozulmak 阴郁起来, 忧郁起来 \yüzü görmek 得到, 获得, 达到: Komşular tatile gitti bizde nihayet rahat yüzü gördük. 邻居们去休假了, 我们终于轻松起来。Siz pirinç yüzü gördünüz müydü? 您知道什么是大米吗?\yüzü görmemek 从来没有看见过: dert \yüzü görmemek 不知痛苦, 不知忧愁 Bütün gece yol hazırlığı yaptık, başımız yastık yüzü görmedi. 我们在准备行囊, 彻夜未眠。Çocuk (或 evlât) yüzü görme!叫你见不到自己的孩子!\yüzü gözü açılmak 1) 变得不知害臊, 变得厚颜无耻, 变得不知羞耻 2) 开始建立社会关系, 了解周围, 认识世界 3) 学习性知识, 了解性关系 \yüzü gözyaşlarıyla ıslanmak 泪流满面: Yüzü gözyaşlarıyla ıslandı. 她泪流满面。\yüzü gülmek 1) 眉开眼笑, 满面笑容 2) 高兴, 喜悦 \yüzü kalmamak 不垂青, 不厚待, 不表好意 -in \yüzü kanlanmak 脸红: Murat'ın yüzü kanlandı. 穆拉特涨红了脸。\yüzü karışmak 面有难色 \yüzü kasap süngeriyle silinmiş 无耻的, 不知害臊的; 厚颜无耻的, 不要脸的 -in \yüzü kızarmak 感到害羞, 害臊, 惭愧, 难为情 -in \yüzü kireç gibi ağarmak 脸色煞白: Genç kadının yüzü kireç gibi ağarmıştı. 年轻妇女的脸变得煞白。-e \yüzü olmamak 无好感, 不爱好, 无兴致: Benim zaten sıcağa yüzüm yok. 我实在忍受不了炎热。Onun okumaya yüzü yok. 他对学习无兴趣。\yüzü pek 不要脸的, 一点不害臊的 \yüzü sıcak 令人心醉的, 迷人的, 富有魅力的: Paranın yüzü sıcaktır. 钱是诱人的。\yüzü sirke satmak 脸发酸, 脸拉长 \yüzü soğuk 讨厌的, 可憎的 -e \yüzü tutmak 1) 脸转向 2) 到…地方去 3) 敢于, 胆敢: Ona bunu söylemeğe yüzüm tutmaz. 我没有勇气对他说这件事。Peki dedikten sonra işin nasıl ağır lokma olduğunu anlamıştık ama caymaya da yüzümüz tutmamıştı. 我们在答应了之后才发现这件事情真难办, 但是我们又不好意思翻悔。\yüzü yazılı kalmak 没有动过; 贞洁的, 纯贞的 \yüzü yazmak 打扮新娘的脸, 给新娘化妆脸 \yüzü yerde 谦恭的, 恭顺的, 温顺的, 温和的 \yüzü yumuşak 谦让的, 随和的, 容易说话的, 肯让步的 \yüzü yere gelmek (或 geçmek) 羞得无地自容 -in \yüzünde nuru kalmamak 面无血色, 脸色苍白: Yüzünde nur kalmamış. 她脸色苍白。\yüzünden 因为, 由于: dikkatsizlik \yüzünden olan kaza 由于粗心大意发生的事故 hiç \yüzünden 因微不足道的小事 İşim vardı, o yüzden gelemedim. 我有事, 因此未能前来。\yüzünden akmak 从脸上就可看出, 从外貌就可看出 \yüzünden düşen bir parça olmak 皱着眉头的, 愁眉苦脸的, 郁闷的, 忧郁的 \yüzünden kan damlamak 面色红润, 面色红里透白, 容光焕发 \yüzünden okumak 1) 从面容上猜出, 看脸上表情就可知道 2) 按文件念 \yüzüne bağırmak 呵斥, 大声叱责 \yüzüne bakılacak gibi 很漂亮, 相当漂亮, 相当美 \yüzüne bakılır 很漂亮的, 相当漂亮的, 相当美的 \yüzüne bakılmaz 很难看的, 很不美观的, 很丑的 \yüzüne bakmamak 1) 不重视, 不注意 2) 不想见, 不想见到: O kadar kızdım ki bir daha yüzüne bakmaz. 我气得再也不想见到他。\yüzüne gözüne bulaştırmak 把事情弄糟; 毁掉事业 \yüzüne kan gelmek 1) 脸上恢复血色, 恢复健康 2) 脸红 \yüzüne karşı 当面, 直截了当: Yüzüne karşı söylerim. 我跟他当面说!\yüzüne nur gelmek 容光焕发, 满面生光 -i \yüzüne vurmak 当面责备, 指责; 责难, 非难; 数落: Annem kimsenin hatasını yüzüne vurmazdı. 我妈妈从不当面数落别人的错误。Kabahati yüzüne vurulunca sindi. 他被人当面数落了一顿, 一下子就蔫了。\yüzünü ağartmak 挣面子: Güzel davranılşarıyla mesup olduğu cemiyetinde yüzünü ağartmıştı. 他办事漂亮, 在他所在的圈子里挣足了面子。\yüzünü ekşitmek 面有愠色: Arkadaşının kırıcı sözünü işitince yüzünü ekşitti. 他一听同事难听的话, 便面有愠色。Geldiğimiz dakikadan beri yüzünü ekşitip duruyorsun, eğer istemiyorsan kalkıp gidelim. 我们一来你就不高兴, 你要是不愿意, 我们起来走吧!\yüzünün derisi yere geçmek 羞得无地自容
◆ Yüz yüzden utanır. 当面好商量。Yüzü ak olsun! 祝他一切顺利!

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüz — say 1. Doxsan doqquzdan sonra gələn rəqəm – 100. Yüz manat. Yüz nəfər. Yüz faiz. Yüz addımlıqda. On dəfə on yüz elər. // Başqa saylarla birlikdə. Dörd yüz kilo. Təyyarə saatda 600 kilometr yol gedir. Yüz il – bir əsr. Bir taleyin əllərində… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • yüzər — bax yüz yüz …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • yüz — sayıda yüz I, 80 I I, 8, 81, 96, 144.171.183,188,194, 230,253, 295, 304, 339. 349, 353, 355, 363; III …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • Yuz Asaf — (auch: Yus Asaph, Yuza asif, Yuza Asif, Shahzada Nabi Hazrat Yura Asaf oder Yuza Asaf) heißt ein Heiliger im nordindischen Srinagar, den die islamische Gruppe der Ahmadiyya mit Jesus von Nazaret identifiziert. Nach ihrem Glauben hat Jesus seine… …   Deutsch Wikipedia

  • Yuz Asaf — is the name of several different religious figures of several distinct religious groups:* a sage entombed at Roza Bal in Srinagar, Kashmir, India, who is variously identified as Josaphat by Christians and mdash;because Yuz Asaf is Kashmiri for… …   Wikipedia

  • yüz bulunca astar istemek — yüz verince astar istemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüz yüze — zf. Karşı karşıya, yüzlemece, vicahen Yüz yüze görüşmek istiyor, söyleyecekleri varmış. A. Ümit Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yüz yüze bakmak yüz yüze gelmek yüz yüze getirmek yüz yüze kalmak yüz yüze yaşamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüz-yüz — z. 1. Hər birinə və ya hər dəfəsinə yüz. Hər yeşiyə yüz yüz yumurta yığılmışdır. 2. Yüzlərcə, yüzlərlə sayılacaq qədər çox. Tək olmadım nə xoş gündə, nə tufanda; Qardaşlarım var yüz yüz. N. R …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • Yuz Asaf — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. Yuz Asaf, est le nom de plusieurs personnalités religieuses différentes : Un sage enterré à Roza Bal à Srinagar au Cachemire, qui est identifié comme …   Wikipédia en Français

  • Yuz Asaf — Yus Asaf (o Yus Asaph, o Shahzada Nabi Hazrat Yura Asaf) es el nombre que, según los ahmadíes, fue adoptado por Jesús de Nazareth tras su crucifixión. Los ahmadíes sostienen que Jesús sobrevivió a la crucifixión y emigró a Cachemira. Historia Yuz …   Wikipedia Español

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”